
Ümraniye escort soğuk ve sisli akşamlarında sokaklar, insanların içindeki yorgunluğu taşıyan bir sessizlikle dolardı. Bu sessizliğin arasında bir adım sesi diğerlerinden daha kırılgandı. O adımlar, 22 yaşındaki Melis’e aitti. Genç yaşına rağmen hayatın yükünü kalan ömrüne yetecek kadar taşımıştı. Her gün aynı sokaklarda dolaşıyor, aynı durakların önünden geçiyor ama içindeki umutsuzluk daha da büyüyordu.
Melis’in yolu, ailesinden koparıldığı zor bir çocukluğun ardından onu hiç istemediği bir hayata sürüklemişti. Ümraniye escort arka sokaklarında, gözlerden uzak bir apartmanın en üst katındaki, rutubet kokulu küçük bir odada yaşıyordu. Penceresinden görünen şey yalnızca başka binaların duvarlarıydı; bu da sanki Melis’in hayatının metaforuydu: Nereye baksa bir çıkmaz.
Kışın yaklaşmasıyla geceler daha sert, sokaklar daha tehlikeli ve müşteriler daha acımasız oluyordu. Melis, her gece dışarı çıkmadan önce çantasına küçük bir defter koyardı. İçinde çocukken çizdiği resimler, lisede yazdığı şiirler ve şimdi artık neredeyse unuttuğu hayaller vardı. O defter, ona eskiden biri olduğunu hatırlatan tek şeydi.
Milf Escort
Bir gece, üşüyen ellerini cebine sokarak Alemdağ Caddesi’ne doğru ilerledi. Yağmur ince ince yağıyordu, kaldırımlar küçük göletlere dönmüştü. Melis, bir binanın saçaklarının altına sığınıp yağmurun dinmesini bekledi. İçinde tuhaf bir sıkıntı vardı; sanki bu gece diğer gecelerden daha ağır geçecekti.
Tam o sırada, 50’li yaşlarda, yüzü yorgun ama gözleri yumuşak bir kadın yanına yaklaştı. Kadının elinde bir market poşeti vardı. Melis’in üşüdüğünü fark etmiş olmalı ki durdu.
“Kızım, iyi misin? Bu hava çok soğuk… üşümüşsün,” dedi.
Melis önce hiçbir şey söylemedi. İnsanların merhametine yabancıydı. Çoğu zaman ona yönelen bakışlar yalnızca yargı ve tahammülsüzlük taşırdı.
Kadın, “Eğer istersen poşetteki çorbadan biraz verebilirim. Ev yaptım, sıcaktır hâlâ,” dedi.
Bu teklif Melis’in içini sızlattı. Uzun zamandır bir yabancının iyiliğini görmemişti.
“Teşekkür ederim… ama rahatsız etmeyeyim,” dedi.
Kadın hafifçe gülümsedi. “İyilik rahatsız etmez, kızım. İnsan insanadır. Gel, bankta oturalım.”
Melis, kadının yanına oturdu. Buharı tüten çorbayı eline aldığı anda içindeki bütün duvarlar yavaş yavaş çöktü. Sıcak sadece ellerine değil, kalbine de işliyordu.
Kadının adı Seher’di. Emekli bir hemşire olduğunu, her akşam ihtiyaç sahiplerine yemek dağıttığını anlattı. Melis’i dinlerken onu asla yargılamadı. Ne sorularıyla sıkıştırdı ne de geçmişini sorguladı.
Bir yanıt yazın