
Ümraniye escort dar sokaklarında yürüyen herkesin bir hikâyesi vardı, ama Ebru’nunki çok daha ağırdı. Henüz yirmi üç yaşındaydı. Genç yaşına rağmen yaşadığı zorluklar, onu hem bedenen hem ruhen yıpratmıştı. Çoğu insanın yüzünde görmediği acılar, Ebru’nun gözlerinde sessizce okunabiliyordu.
Ebru, yoksulluğun içine doğmuştu. Babası erken yaşta evi terk etmiş, annesi ise temizlik işlerinde çalışarak üç çocuğunu büyütmeye çalışmıştı. Ebru liseyi bitirmeyi çok istemişti, hatta öğretmen kondom olmayı hayal ediyordu. Ama hayat izin vermedi. Annesinin hastalığı ve evin geçim sıkıntısı yüzünden okuldan ayrılıp çalışmak zorunda kaldı. Önce marketlerde, ardından atölyelerde iş buldu. Ne var ki aldığı ücret, borçları ve ilaç masraflarını karşılamaya yetmedi.
Çaresizlik onu istemediği bir yola sürükledi: hayat kadınlığı. Ebru bu hayatı isteyerek seçmemişti, ama hayatta kalmak için başka bir çare görememişti. Ümraniye hırçın escort arka sokaklarında kiraladığı küçük ev, onun hem sığınağı hem de yalnızlığının aynasıydı. Duvarları rutubetten dökülüyor, camından dışarı baktığında ise sadece dar bir avluyu görüyordu.
Her gece eve vip döndüğünde aynaya bakar, gözlerinin içine uzun uzun bakardı. İçindeki o masum, umut dolu genç kızı arardı. Bazen defterine birkaç satır yazar, içini dökerdi. Defterin ilk sayfasına şu cümleyi yazmıştı:
“Benim de yeniden başlayacak bir hayatım olmalı.”
İnsanların yargılayıcı bakışları en büyük yarasıydı. Çarşıda yürürken kimisi küçümser, kimisi alayla bakardı. Oysa kimse, Ebru’nun annesinin başında sabahladığını ya da kardeşlerine sıcak yemek yedirebilmek için kendini feda ettiğini bilmiyordu.
Bazen Ümraniye oral escort parklarında oturur, kalabalığı izlerdi. Çocukların kahkahaları, simitçilerin sesleri ona başka bir dünyanın kapısını aralardı. O anlarda hayal kurardı: Belki küçük bir terzi dükkânı açar, kendi emeğiyle geçinir. Belki uzak bir şehre gider, kimsenin bilmediği bir hayat kurar.